
Simülasyon… Yani “gerçek olmayan bir gerçeklik”, bir tür programlanmış sahne.
Son günlerde sosyal medyada bir video izliyoruz, bir akademisyenin “bu dünya bir simülasyon” dediği an viral oluyor.
Altında binlerce yorum:
“Vay be, her şeyin bir kodu varmış…”
“Matrix gerçekmiş…”
“Bilinç yükleme mümkünmüş…”
Arkadaşım…
Biz neyi yeni keşfediyoruz? Amerika’yı mı, yoksa Ahireti mi?
Biraz yavaşlayalım.
Çünkü “yeni sanılan” bu fikirler,
binlerce yıl önce zaten kutsal kitaplarla, peygamberlerle, filozoflarla anlatıldı.
Sadece adı “kuantum” değildi, adı “iman”dı.
Simülasyon = Perde = Dünya Hayatının Aldatıcılığı
Dört temel inanç sistemine bakalım:
🕋 İslam’da
Kur’an der ki:
“Bu dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Asıl yurt, ahiret yurdudur.
Keşke bilselerdi.” (Ankebût 64)
Bu ne demek?
Bir “gerçeklik” içinde yaşamıyor muyuz?
Yaşıyoruz.
Ama asıl olan, perde arkasındaki o görünmeyen dünya.
Dünya sadece bir imtihan alanı, bir yanılsama.
✝️ Hristiyanlıkta
İncil’de Pavlus der ki:
“Şimdi her şeyi aynada silik bir görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze göreceğiz.”
(1 Korintliler 13:12)
Bu cümle, Hristiyanlıkta da bu dünyanın bir tür yansıma olduğunu, tam gerçeğe henüz erişilmediğini anlatır.
Ne demek bu?
Şu an izlediğimiz şey, gerçekliğin sadece bir parçası. Bir tür simülasyon, ama kutsal bir simülasyon.
✡️ Yahudilikte
“Yahudilikte, özellikle Tevrat sonrası geliştirilen Kabala öğretisinde şu anlayış hâkimdir…”
“Tanrı bu dünyayı gölgelerle yarattı. Gerçeklik, onun ışığına en yakın olandır.”
Kabala, dünyevi olayları ve kişisel deneyimleri birer ilahi perde olarak görür.
Ve ancak bu perdelerin ardına geçenler, hakikate ulaşabilir.
🕉️ Hinduizm ve Vedalar’da
Hindu metinlerinde “maya” kavramı vardır.
Maya = yanılsama.
Yani fiziksel dünya, bir tür görsel büyü, gerçekliğin sahte bir yüzüdür.
Vedalar şöyle der:
“Sonsuz olanı görmeyen, sonsuz olmayanın içinde kaybolur.”
Aynı Hakikat, Farklı Sözcükler
Bugünün insanı kadim metinleri okumuyor.
O yüzden biri çıkıp “enerji bedeni, holografik evren, çoklu boyutlar” deyince birdenbire aydınlandığını sanıyor.
Ama esas olan şu:
Terim değişti, hakikat değişmedi.Farklı çağlar, farklı diller kullanır ama belki de bazı kavramlar aynı hakikatin farklı yorumlarıdır.
Bugünün modern terimleriyle, kadim öğretilerdeki bazı kavramlar şöyle yorumlanabilir:
Şeytan, klasik metinlerde kötülüğü temsil eden bilinçli bir varlıkken, bazı modern öğretilerde bu, negatif enerji alanı, düşük frekans, ya da tinsel sapma olarak da tarif edilir.
Âhiret, yani öte dünya… Bugünün bazı felsefi ve fiziksel yaklaşımlarında bu, “gerçek evren” ya da nihai gerçeklik olarak adlandırılır.
Perde ya da dünya hayatının aldatıcılığı ise, bazı düşünce sistemlerinde “simülasyon” olarak tanımlanır; geçici, yapay ve yanıltıcı bir düzlem.
Ruh, modern bilinç araştırmalarında ve kuantum felsefesinde zaman zaman “kuantum bilinç” ya da saf farkındalık alanı olarak yorumlanır.
Melekler, kimi inançta iradesiz ilahi elçilerken, bazı spiritüel yorumlarda enerji varlıkları ya da yüksek frekanslı rehberler olarak düşünülür.
İsimler farklı, kök aynı.
Peki Biz Ne Yapıyoruz?
Ne din kalıyor elimizde, ne bilim…
Her şeyi çarpıtıyor, her kavramı “trend” haline getiriyoruz.
Gerçeklik arayışında bile kendi çıkarlarımızı, egomuzu, beğeni sayısını önceliyoruz.
Dünya bir imtihan ise, insan da artık bu sınavı bozulmuş algoritmalarla çözmeye çalışıyor.
Simülasyon deyin,
Perde deyin,
Geçici Dünya deyin…
Adı ne olursa olsun, İnsanoğlu bu kutsal oyunu,
kibir, şiddet, savaş, çıkar ve narsizm ile kirletmekle meşgul.
Sistem kutsal olabilir ama Kullanıcı bozulduysa, sonuç hep kaos.
“İnsan, simülasyonun içinde değil…
En çok kendi içindeki karanlıkta kaybolur.”
Emeğinize sağlik
Her kelimesine katılıyorum.